Okul Öncesi Yaşlardaki Çocuklar Neden Sinirlenirler

Benim oğlum,çalışma koşullarım nedeniyle doğduktan 20 gün sonra kreşle tanıştı. Bunu o günkü çalışma koşullarıma sitem etmek için değil,bir durumu tespit için aktarıyorum. Gayet de iyi oldu. Zira evde “kutlamak” için gelen gidenin çok olması nedeniyle, ne o ne de ben dinlenebiliyorduk. İkimiz, elele tutuşarak işe gittik de başımızı dinledik. Evdeki düzen sakin ve uyumluydu. Karnı acıkınca hiç bekletilmeden yedi,altı temizlendi,odasının sıcaklığı iyiydi.Kısaca hayatından memnundu. Hiç vızırdamadı. Kreşe gidince de düzen devam ettiği için gene hiç vızırdamadı. Bu nedenle de şikayet edecek bir durum olmadığı daha doğrusu yaratılmadığı için herkes”sakin çocuk”kategorisine soktu oğlumu, ta ki bir kızın kafasından yolunmuş olan bir tutam saçı avucunda bulana kadar. Sinirlenmişti!

Sinirlenmek ne demek?Ne zaman sinirleniriz?İstemimiz dışında bir hareket bize yapıldığı zaman,seçme özgürlüğümüz elimizden alınınca,aşağılandığımızda,isteklerimiz karşılanmayınca sinirleniriz.”Kanım beynime sıçradı” diye açıklarız durumu. Doğrudur. Fiziksel olarak da kan beynine sıçrar insanın. Daha iyi düşünmeyi sağlamak,bize yapılana yanıt vermek için beynimizin harekete geçmesi,bunun için de biraz daha fazla beslenmesi gerekir. Bu nedenle kan beynimize daha hızlı ulaşır. Nelerin bizi sinirlendirdiğini biliriz. Sinirlenince vücudumuzda meydana gelen değişiklikleri,duygularımızın da neler olduğunu adlandırırsak tüm bu hissettiklerimizin hiç de iyi olmadığını görürüz. Öyleyse bize iyi gelmeyen bir şeyin bir başkası için de iyi olmadığından yola çıkarak bunu çocuğumuza öğretirsek çocuklarımız da sakin olmayı öğrenir.

Yenidoğan ile kurulan ilişki ancak onun rahatını temin etmek,kısaca;yedirmek-içirmek,altını almak,uykusunun düzenini sağlamak boyutunda olabilir. Bunlardan biri zamanında yapılmadığı zaman karşı taraf sinirlenir. Karnı acıkmıştır ve ortada yemek yoktur. Sizinle de konuşup soramadığına göre ne zaman yiyeceği belirsizdir. O halde kendisinin farkına varılması için bağırır. Hem de avazı çıktığı kadar bağırır ve sinirlenir. Bağırıldığı zaman hemen yanıt almışsa “bu iş oldu”diye düşünür. “İstenilen şey asabiyet gösterince alınır.”Nasıl öğrettik,değil mi? Biraz daha büyüyerek,yenidoğan olmaktan çıkar.Aklı ermeğe
başladığı zaman evdekileri gözler.Baba avazı çıktığı kadar bağırınca bütün ev halkı koşuşturuyor ve istediğini yapıyorsa,anne ağlayınca diğerleri ilgileniyorsa,hatta en yakın bildikleri arada sırada biribirlerine ve hatta ona istedikleri gerçekleşmeyince bağırıp, vuruyorlarsa “bundan kolay ne var” diye düşünür.O da tıpkı gördüğü gibi yapar,isteyince bağırır,olmayınca tutturup ağlar ve hatta patlatır bir tane.

“ Şimdi nerden de çıktı bu kötü kötü örnekler” dediniz.Haklısınız .Sizin ailenizde hiç böyle şeyler yok.Herkes,birbirine saygılı,sevgi dolu ve ortalık süt liman. Ya hayat!Hayat sizin evinizden mi ibaret?Kreş var….Yuva var…Okul var….İş var.İşte çocuğumuz oralar için hazır olmalı.Bir tutam saç benim oğlumun avucunda kaldığı zaman,yanağından bir parça da ısırılarak alınmıştı. Ama “Aferim oğlum,işte böyle,erkek adam yolar alır” demedik. Önce kaşımızı çattık,sonra da avucundan saçı alıp,canını yaktığı arkadaşının yanına götürdük. Her ikisine de yaptıklarının doğru olmadığını anlattık,anlatmaya çalıştık. Davranışlarının onaylanmadığını bildikleri zaman çocuklar tekrar tekrar aynı şeyi yapmazlar. Ama tutarlı olmak şart. Bir kez daha sınavdan geçeceğinizi ve her davranışının sonucunda aynı şekilde karşılık vermeniz gerektiğini unutmamalısınız. Tepkinizi göstermek kadar, hemen göstermek de önemlidir. Yarım saat,yarım gün sonra gelen tepkiler hiç gelmesin daha iyi.

3 yaşında bütün dünyayı kendilerinin zanneden çocuklarımız,istedikleri oyuncağı almak için arkadaşlarına zarar vermekten çekinmezler. Üstelik kendilerince haklı nedenleri de vardır ve bunu tek cümle ile aktarırlar”ama o benim”.Oyuncağın onun olduğu veya olmadığı değil,çocuğunuzun herşeyin sahibi olduğunu zannetmesi duygusudur burada önem kazanan. Daha sonra bütün kadınları veya erkekleri kendisinin,bütün iyi işleri,evleri arkadaşları kendisinin zanneder,trafikde de bütün yolların kendisinin olduğunu düşünür.Bununla başa çıkılabilir mi?Tabii çıkılabiir.Neler yapabileceğimizin reçetesi yok ama verebileceğimiz ip ucları var:Öncelikle onu çileden çıkaran olayın ne olduğunu anlamaya çalışmalıyız. Bazen bizim de çok sinirlendiğimizi ama sorunları farklı bir şekilde çözebileceğimizi onunla paylaşmalıyız. Ceza vermenin hiç bir işe yaramadığını bildiğimiz için özellikle bu konularda asla ceza vererek onu daha fazla delirtmemeliyiz. Yapmamız gereken şey sakin olmak ve sakinleştirmek. Bu arada kırılıp dökülen ve zarar verilmiş olan bir eşya veya oyuncak varsa onu birlikte onarmayı teklif etmek hem işbirliğine hem de söyleşiye olanak tanır.Ayrıca çocuğumuzun kafasını da dağıtmaya yardımcı olur.Her sinirlendiğinde onu görmeyin bakalım ne olacak. Biraz sonra öfke nöbetleri bitince konuşmayı deneyin. Kısaca özetlersek,

Tutarlı olmalıyız.Her zaman aynı şekilde davranmalıyız.
Onaylamadığımız durumlarda kızgın olduğumuzu hissettirmeliyiz.Bunu bağırarak
değil ama kaşımızı çatarak anlatmalıyız.
Tepkimizi hemen göstermeliyiz.
Öfkemizi kontrol altına almalıyız,soğukkanlı olmalıyız
Örnek olduğumuzu unutmamalıyız
Çocuğumuzla böyle bir olayı toplum içinde paylaşıyorsak da etrafa göre değil
kendimize göre davranmalıyız
Çocuğumuzla konuşmalıyız.Önce sakinleştirmeli ve sonra da konuşmalıyız.Kendini yeterince ifade ettiği zaman sinirlenmeyeceğini “biz” bilmeliyiz.
Kötü davranışın onu da uzun vadede mutlu etmeyeceğini açıklamalıyız.
Herkesin sinirlenip,kızabileceğini ama bunu kontrol edebileceğimizi öğretmeliyiz.
En ama en önemlisi nedir biliyormusunuz? Çocuğumuzla gurur duymalıyız, o’ iyi bir çocuk.