Sık sık Yenikapı-Bandırma feribotunda seyahat ediyorum.Özellikle yaz günleri çocuklardan yılıyorum,bıkıyorum ve deliriyorum. Ama oncağızların hiç mi hiç kabahati yok…Bir gece 21.30 da bindiğim feribotta saat 22.30 da bir çocuk devamlı ayaklarını yere vurarak koşuyordu. İşten geliyorum, yorgunum,kendim kendime fazla gelirken bir de ayağını yere vurup koşan çocuk…”Şşşşşşşşştt..” dedim kapanan gözlerimle çocuğu süzerek olmadı. Gene deli dana gibi koşuyor. Etrafıma bakındım. Herkes “çık-çık-çık” yapıyor ama ikaz eden yok. Çocuk gene koşarak tam benim hizamdan geçerken ben sert bir sesle” artık koşma!.” Dedim.Dudaklarını bükerek annesinin yanına gitti ve işaret parmağı ile beni gösterip,dedikodumu yaptı. Annesi yavrusunu koruma iç güdüsü ile hemen ayağa kalkarak iki elini beline koydu ve bana “Bana baksana sen” dedi.”Beğenmiyorsan özel vapur tut. Burası kamusal alan ve çocuğum koşar.”Ben de en nazik sesimle haklısınız hanımefendi” dedim. “Kamusal alan tarifinizden aldığım destekle oraya gelip masanızı şimdi kirleteceğim(!)”Annesinin kamusal alandan anladığı bu ise koşan yavrucak ne yapsın?

Gene bir feribot macerası. Sabah 07.00 bu kez. Aile üç kişi. Anne-baba ve 5 yaşında bir erkek çocuk.Vapur kalktıktan sonra anne dişi kuş olarak evden taşıdığı yolluğu açtı. İçinde poğaça ve börekler var. Baba gitti ve ailesinin katığının yanına çay aldı. Ama o da ne? Baba oturmadı. Bir kağıdın arasına sıkıştırdığı böreğini bir eline aldı,diğer elinde de çayı feribotu arşınlayarak yemeye başladı. Benimki mesleki deformasyon. Okusana gazeteni. Olmaz. İçimden ”şimdi o çocuk aynısını yapmazsa aptaldır” diye geçirirken,annesinin yanında oturan akıllı çocuk etine iğne batmış gibi fırladı ve elinde mıncık yaptığı poğaça ile babasının arkasına takıldı.Anne de peşinden haykırıyor ama nafile. Baba da arkasını döndü ve kendisi ile aynı eylemi paylaşmak isteyen oğlunu bir güzel haşladı. Çocuk deli gibi masaya atladı ve annesi onun döndüğünü düşünürken çayı da alarak kaçtı. Çay döküldü tabii…Poğaça kırıntıları yerlerde ve hem anne hem de baba bağırıyor. Ben kalktım. Onları göz hizamdan çıkardım. Yoksa gene kamusal alanda müdahale olacaktı. Şimdi sizinle çocuğun duygularını paylaşmak istiyorum. Baba onun rol modeli. Babanın yaptığını anne onayladı ama kendisi yapınca anne feryat etti. Baba kendi yaptığını yaptığı için onu aşağıladı. Çocuk şaşkın. İyi değilse neden yapıldı,yapıldı ise neden iyi değil?

Akşam yemekleri benim için inanılmaz keyifli yemeklerdi. Annem ve babamla birlikte olurdum.Ben de lafa karışırdım. Onlar ne yiyorsa yemeye çalışırdım.Adam sırasına girdiğimi hissederdim. Bazen ne konuştuklarını hiç anlamazdım,sanki başka dildi ama onlar gülünce ben de sırıtırdım,alık kalmayayım diye. Sonradan ben anlamayayım diye kuş dili konuştuklarını kavradım. Babam sofradan hiç kalkmazdı. Sigara da içmezdi.Yemek bitince de anneme yardım ederdi. Bende tabii ki….Oysa şimdi çocuklarının birey olduğunu göremeyip elde tabak peşlerinde koşan pek çok anne var. Anneler peşlerinden koşsun diye çocuk yemiyor.Sizler doyunca canınız nasıl yemek yemek istemezse onlar da istemezler. Çocuklarımız pilli bebeklerimiz değil. Birer adam ve birer küçük kadın onlar.Tabakla peşinden koştuğunuz veya yemeleri konusunda ısrar ettiğiniz zaman onun doymadığını düşünüyorsunuz değil mi? Yani bunu şöyle de anlayabilir miyiz? “Benim çocuğum kendini bilmez. Aklı hiçbir şeye ermez. Hele kendine hiç ermez. Doydu mu doymadı mı haberi yoktur.Ben onun aklıyım” İyi ki çocuklar bu düşüncelerinizi okumuyorlar.Büyüyünce akşam yemekleri konusunda sizce ne hatırlayacaklar*

Bir tanıdığımın 5 yaşındaki oğlu, İstanbul’da en en iyi olduğunu ileri süren bir yuvaya gidiyor. Çocuk sofrada çok güzel oturur ve yemeğini kendi başına yerken yuvaya gittikten sonra değişiyor. İstiyor ki herkes tabakla dolaşsın peşinden.Anne bu sorunu konuşmak için öğle yemeği saatinde yuvaya gidiyor ki ne görsün. Bütün çocuklar dolaşıyor ve öğretmenler tabakla peşlerinde. Diğer veliler öyle istiyorlar ve veli,velinimet.

Arada verdiğiniz abur-cuburları kestiğiniz zaman çocuğunuz sofraya aç oturacak ve sizinle yemek yiyecek.Hem siz eşinizle olduğu kadar onunla da ilgilenirseniz ve anlatmasına izin verirseniz,hep sizinle yemek-yemek isteyecektir.Arada siz söze başlarken “Dur şu ağzımdakini bitireyim de anlatacağım” derseniz onu sürekli olarak “ağzındakini bitir de konuş” diye azarlamamış olursunuz.

Anne-babalar genellikle çocuklarının kuralsızlıktan hoşlanacağını düşünüyor ki bu doğru değil. Ancak burada şöyle bir çelişki de var. Kuralsızlığın çocuklarına iyi geleceğini düşünen aileler en küçük bir olayda da çocuklarını azarlıyorlar.

Çocuklar anne ve babalarının yansımalarıdır.

Çocuk yetiştirmek ne kadar keyifli bir uğraş değil i?