Babam ve üvey annemin evlendiği yaz,ciciannem benim yazlıkları olan Büyükada’da,onun yanında olmamı istedi. Babam da ses etmedi. Fakat ben yatılı okuldan geldim ve annem yok. Üstüme başıma giyecek bir şeyim de yok.
O zamanlar öyle cırt diye telefon edilince pıt diye para gelmiyor. Mektup yazılıyor. Havale çıkıyor. Babamla yazıştık ve ihtiyaçlarım için amcamın oğluna bana verilmek üzere para yolladı. Gayet de iyi bir para yolladığını biliyorum ama amcamın oğlu ortada yok. Gelmiyor. Aramıyor. Bu arada zaman da geçiyor. Ciciannem bana  ” Beyoğluna gideceğiz bugün.Şehre ineceğiz ” dedi. Önce paytona bindik,sonra vapura,sonra taksiye ve Beyoğluna geldik. Etrafa bakınıyorum.Herşeyi hafızama kazımaya çalışıyorum.Kumaşcı dükkanına girdik. Krem üzerine açık kırmızı çiçekli bir kumaş aldık.Yumuşacık,ipek. Beyaz üzerine kırmızı puanlı ve kırmızı üzerine de beyaz puanlı poplin olması gereken bir kumaş daha aldık. Gözlerime baktı,ben de ona baktım.Sarıldı bana.”Şık olacaksın” dedi.

Beyoğlunda Abdullah lokantası vardı. Beyaz masa örtüleri ve beyaz keten peçetelerin olduğu. Önünden geçtik ve ” birgün seninle burada yemek yiyeceğiz.” dedi. O gün neden yemediğimizi ben bir sene sonra anladım.O gün ben yemek yemeye hazır değildim. Önce oturup kalkmayı öğrenecektim.Sonra birlikte olduğumuz ve okuldan her hafta sonu onun evine gittiğim zamanlarda mutlaka Abdullah lokantasında yer ayırttı ve orada bazen ikimiz bazen de bir misafirimizle yemek yedik.

Derken aynı yollardan  geçerek eve geldik.Ciciannem tabii ki evliydi. Hayatımda en çok sevdiğim ve güvendiğim erkeklerden biriyle evliydi. Ona “dedebey” dememi istemişti. Benim “dedebey’im.” Çok az konuşurdu. Bir lafı bir kere söylerdi.Ama en çok konuştuğu bendim. Beni yanına oturtur, sorular sorardı. Verdiğim yanıtları açıklamamı ister ve düşünmemi sağlardı. Bu sohbetlere bayılırdım. Ama bana neler kattığını gerekli oldukca,dağarcığımdan çıkardıkca seneler içinde  anladım.

Neyse,kumaşlarla  adaya döndük. Ertesi gün dikiş için eve gündelikci çağrıldı.Ciciannem de yardım ederek,bana da yardım ettirerek(bir şeye sahip olmak istiyorsan emek vereceksin.) çok güzel elbiseler dikildi bana.Hatta mayo bile diktiler. İnanılmaz güzel bir mayoydu o. Puanlı mayoma,kontra kumaştan şort ve eteklik de dikilmişti.Çünkü ben  her gün Büyükadada Nizam plajına yüzmeye gidecektim. Akşam üstleri de Büyükada merkeze giderek oradaki golf klübüne takılacaktım.Arkadaşlarım olacaktı.

Bütün bunlar olurken,dedebey bana “genç kızlar hava kararmadan evde olurlar.Yemek yerken seni  sofrada görmek  isterim” dedi.Ben o gün bu gündür hiç bir yere geç kalmam.Ben o gün bu gündür hava kararınca evime gitmenin tedirginliğini yaşarım.

Elbiseler ve mayolar olurken

,ciciannem bana saldır suldur yürümemem gerektiğini,elimdeki zinciri ve dilimdeki ıslığı kenara koymamı öylesine güzel anlattı ki,bir kül kedisinden,bir prenses yaratırmış gibi yaptı bunu. Hemen kıçım kalktı da prenses zannettim kendimi diye algılamayın ama bana genç kız olduğumu,kimsenin önemsemediği beni önemsediğini,sanki bir yetişkinmişim gibi davranarak bana sorumluluklarımı öğretti.

Hayatımın en güzel yazlarından birini geçirdim.O seneden sonra da zaten ben Ciciannemin oldum.

Babamın yolladığı paralar mı ne olmuş? Amcamın oğlu yemiş.