Sizlerle bundan 9 yıl önce 8 Martta yazdığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum.Aradan geçen 9 yıl içinde o kadar çok ama o kadar çok geriye gittik ki,aklın sınırları zorlanıyor.Her yıl değil her gün ölen kadın sayısı 5-6 oldu.Her ay değil,her gün dayak yiyen kadın sayısı 8-10 oldu.Bu şiddet olayları gazetelere yansıdığı için görünüyor değil,olduğu için gazetelere yansıyor.Okula gitme oranında düşüş oldu.Gelin çocuklarda artış var. “6 yaşındaki kızla evlenilir”, “kadın kahkaha atamaz”, “gebeler sokağa çıkmaz”, “kadının yeri çocuklarının  yanı”, “çalışan kadın boşanmalara neden oluyor” diyenler her gün konuşur  oldular.Buna karşı çıkan kadınlara ise gaz ve cop var.Ülkemin nüfusunun %49 u kadın.Bu güzel ülkeyi doğuran kadın.Kadınların üstlerine çekilen kara örtünün altından tıpkı bir tohumun uyanışı gibi uyanacaklarına ve hayata katılacaklarına inanıyorum.Dünya Emekci Kadınlar Günümüz aydınlık olsun.

8 Mart neden kadınların günü olmuş bir kere daha hatırlamamızda bence yarar var..1857’de ABD’de kadınlar 8 saatlik iş günü için yürüyüş yaptılar. Bu yürüyüş sırasında şiddet kullanıldı ve yürüyüşe katılan kadınların bazıları hayatlarını kaybetti. Bu olaydan 53 yıl sonra 1910’da Kopenhag’da toplanan Dünya Kadınlar Kongresinde, 8 Mart “Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan edildi. 1975 den itibaren Birleşmiş Milletler tarafından da kabul edilen gün,kadınlar tarafından kadınlar için yapılan çeşitli etkinliklerle kutlanmakta.

Bu dünyada kadınların da var olduğu hatırlatılmakta.

1857 den günümüze kadar kadınlar lehine değişen o kadar çok şey var ki… Ama yeterli mi? Tabii ki yeterli değil.Özellikle kadınların eğitimi,onların ikinci sınıf vatandaş olmamaları,cinsiyetleri nedeniyle dışlanmamaları, ekonomide söz sahibi olmaları için şart. Eğitim, kadınların güçlerini fark etmelerini sağlıyor. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) anlaşmasına Türkiye’de imza atarak,eğitim alanında kadınla erkeğin eşit haklara sahip olmalarını garanti altına alma ve kadınlara karşı yapılacak olan ayrımcılığın ancak pozitif bir ayrımcılık olması gerektiğini taahhüt etmiş oluyor.Buna rağmen ülkemizde hiç eğitimi olmayan kadınların oranı %16.7….

Türkiye’de kadın okumazyazmazlığı hala bir sorun olarak görülmekte. Bunun için de her eğitim yılında kampanyalar başlıyor.Sivil Toplum Kuruluşlarının öncülüğünde,şirketlerin,medyanın duyarlılığı ile sosyal projeler olarak eğitim kampanyaları yapılıyor. “Haydi Kızlar Okula”, “Baba Beni Okula Gönder”, “Anadolu’da Bir Kızım Var Öğretmen Olacak” çağrılarını mutlaka siz de duymuşsunuzdur. Tüm bu çağrılar kız çocukları için. Türkiye’de hala kızların okumasına destek verilmemekte.Özellikle de babalar için kızların okula gitmelerine hiç de gerek yok. Türkiye’de eğitimin 8 yıla çıkması kızlar için sorunu çözmüş değil.Babalar 7 yaşında okula başlayan kızlarını, 5 yıl sonra,onlar 12 yaşına gelince genç kız oldukları ve evlenme yaşları geldiği gerekçesiyle okuldan alıyorlar. Ama kızlar artık eskisi kadar rahat ve sakin kalmıyorlar bu kararlar karşısında. Valiye, Belediye Başkanına gidiyorlar ve okumak istediklerini söylüyorlar. Okulların kapılarını zorluyorlar. Eğitim,okul,kızların hayatlarında kocaman bir pencere açıyor ve kızlar değişiyorlar,gelişiyorlar ve çevrelerini de değiştirerek,dönüştürüyorlar.Temel eğitimin yaygınlaşması ve kızların okur yazar olması,doğacak olan çocukların da dünyasının zenginleşmesini sağlıyor. Eğitim,denilince aklımıza sadece okul ve okur yazar olmak geliyor.Okur yazar olmasına rağmen,haklarını bilmeyen kısaca ”yasal okur yazar” olmayanların sayıları ise çok daha fazla. Kadınlar haklarını bilmedikleri için şiddete uğruyorlar. Töre,namus,aile kıskacında kalan kadınlar,özellikle doğuda kurtuluşu ölümde buluyorlar.Hadi bugün kadınlar için bir şey yapalım……

Kadınlarımızın işlevsel ve yasal okur yazar olmaları için, onların eğitimi için bir ışık da biz yakarak katkıda bulunalım…..Kadınlarımızın ve onlarla yan yana duran erkeklerimizin 8 Mart’ı kutlu olsun…

21.02.2006