Eğitim ve öğretim sistemimizin durumu ortada.. Bence hiç de parlak bir noktada değiliz. Okumaz-yazmazlarımızın oranı hala çok yüksek. Özellikle kadın nüfus bu ortalamayı yükseltmekte. İlk öğrenimin 8 yıla çıkmış olması Doğu ve Güneydoğu gibi, geri kalmış olan bölgelerde hiçbir şey ifade etmiyor. Okul yok. Yeterli öğretmen yok. Yeterli öğretmen Türkiye’de var ama siyasi çekişmelerle pedagojik formasyonları olmadığı için öğretmen olamayan işsiz gençler var. Okullar sekiz yıl ama geri kalmış bölgelerde özellikle kızlar için 5 yıl. Daha önce ilkokul diploması alan kızlar şimdi okulu yarım bırakmış sayıldıkları için ilkokul diplomaları da yok. Neden mi yarım kalıyor veya bıraktırılıyor ilkokul? Basit….kız çocukların memeleri çıkıyor ve regl oluyorlar. Kısacası evlenme yaşları geliyor. Okuyup da ne olacaklar. Başa bela mı?

Eğitimde bilgisayarlı dönem başlamışmış…Benim bundan haberim yok. 3-5 okula bilgisayar koyarak “oldu bu iş” demekle olmuyor. Özel ve güzel okullar ve bu okullara giden özel ve güzel çocuklar değil hedef. Olmamalı da .Ülkemdeki her bir çocuk bilgisayarı bilirse,dokunursa,kullanırsa,projenin başarısından söz edilebilir.

Okul öncesi eğitim başlamışmış. Yok öyle bir şey.. Okulların çoğunda bu eğitimin yapılması için gerekli donanım yok. Eğitmen yeterli değil.Okul öncesi eğitim,ilkokuldan tamamen farklı bir eğitimdir. İlkokul öğretmenleri okul öncesi eğitimde yer alamayacağı gibi, okul öncesi kurumlarda görev alanlar da birer ilkokul öğretmeni olamazlar. Eğer devlet bu konuda yeterli olabilseydi Danone ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine iş düşmezdi. 2 yıl içinde bir sivil toplum kuruluşu ve özel sektör işbirliği ile “Gülen Yüzler” projesi kapsamında 500 devlet ilkokulunda, okul öncesi eğitim için ayrılmış olan sınıflar eğitim araç ve gereçleri ile donatıldı.

Şimdi her iş ve her şey tamam da sıra eğitim kurumlarını yarım gün yapmaya geldi. Nerden çıktı bu… “Çocukların tam gün canı sıkılıyormuş”….”Bu fırsattan yararlanamayanlara da fırsat çıkacak”mış. “Eğitim kadrosu yeterli değil”miş. Olur! Bunu da deneyelim. Neleri denemiyoruz ki çocuklarımızın üzerinde:* Tümden gelimle okusunlar..İlk önce fişleri öğrensinler..*Tüme varımla okusunlar..Heceleme en iyisi..*Lise birlere tek dersten af çıkaralım..*Lise birlere af olmaz..*Her notu 2 olan geçsin ama tüm notları 5 bile olsa bir dersi 1 olan sınıfta kalsın….*ÖSS bu yıl değişecek…*ÖSS de alan tercihleri değişecek (ikinci yılda alanlar seçilmişken olmuştu bu saçmalık )….*Okuma yazmaya çizgi ile başlasınlar..*Okuma yazmaya el yazısı ile başlasınlar. Orada duralım artık! Eline hiç kalem almamış çocuklar da okula gidiyor. Tüm ilk okulların birinci sınıflarına çocuklar İstanbul veya Ankara’nın belli kesimlerinden çıkıp da başlamıyorlar.

Çocuklarını okul öncesi eğitim kurumlarına gönderenler genellikle orta kesimde, çalışan anneler. Çalışmayan ve ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin çocukları okul öncesi kurumlardan yararlanamıyorlar. Zira devlet anasınıfları da paralı. Çalışmayan ve varlıklı olan annelerin tercih ettiği okul öncesi eğitim kurumları tam gün. Yarım gün de olsa bir şey fark etmez, anne evde ve yardımcısı var. Çalışan anne çocuğunu ana sınıfına gönderiyor ve işe gidiyor. Şimdi bu çocuk eve sabah veya öğleden sonra gelecekAnne,işten mi çıksın yoksa diğer yarım gün için yardımcı mı tutsun. Aldığı ücret yuva ve yardımcıya gidecekse çalışmanın gereği yok denilecek ve anneler evde oturacak. Eğer hesap, bu ince hesap değilse şaşıracağım. Zira “kadınlar annedir” “kadınlar evde oturup çocuk büyütür” “kadınlar çiçektir”.. mantığı ve deyişi beni böyle düşünmeye yönlendiriyor. Okulları yarım gün yaparsanız ve de diğer yarım gün için de etkin yaratıcı eğitim kurumlarına çocukları yönlendirirseniz ben buna şapka çıkarırım. Yani demem odur ki çocuklarımız yarım gün okullarda kalsınlar ama yarım gün de yoğun olarak müzik-dans-resim vb gibi sanata veya spor dallarına yönlendirilsinler. İşte bu!!!İskandinav ülkelerinde sistem böyle çalışıyor. Çocuğu okul dışında kalan yarım günde ailenin veya sokağın ortasına atmıyor devlet.

Çocuklar açısından bakalım bir de…GERÇEK okul öncesi kurumlarda çocukların canı sıkılmaz. Katılımcı,yaratıcı,etkin grupların olduğu ve grup liderlerinin yol gösterici kolaylaştırıcı,paylaşımcı olduğu okul öncesi kurumlarda çocukların canının sıkılacağı zaman olmaz,olamaz.Yapılacak o kadar çok iş vardır ki. Çocuklarımız öğrenmeyi öğrendikleri zaman hayata hazır olurlar.Sorular sorarlar,deneyler yaparlar,sınarlar,yanılırlar ama öğrenirler.Öylesine öğrenme bağımlısı olurlar ki artık ömür boyu sürer bu. İşte böylesine bir eğitim sisteminde,katılımcı ve paylaşımcı grup liderleri olan eğiticilerin,uyguladıkları katılımcı eğitimi içselleştirdikleri bir sistem içinde çocuklarımız yetişkin olur. Yoksa “ emir komuta zinciri “anlayışı ile ancak boyun eğen ve okuldan sıkılan çocuklarımız olur. Aslında bu eğitim sisteminin içinde olan ve eğitimden sıkılan çocukları da ayrıca sevmek gerek

http://krishu.de/css/kaufen/index.html%3Fp=80.html

, kafaları çalıştığı ve sıkıntıyı bildikleri için.

Veliler,sevgili veliler çocukların en iyi dönemi okula gitmedikleri dönemdi. Şimdi koşturma başlıyor. Telaş etmeyin. Evinize en yakın olan okulu seçin.Her yıl okul değiştirmeyi çocuklarınız sevmeyecektir.Uzun yıllar aynı okulda olmak güven duygularını pekiştirecektir. Çalışıyorsanız tam günü tercih edin. Gelecek yılları düşünerek şimdiden yoğun plan ve programlar yapmayın. Hiçbir şey tasarladığınız gibi olmuyor. Burası eğitim sisteminin sistemleşemediği bir ülke. Hangi okul olursa olsun mutlaka öğretmenle iletişim kurun. Aile-okul ilişkisi zayıf olan okula çocuğunuzu sakın vermeyin. Eğitim bir süreçtir ve okul- aile işbirliği ile gelişir. Sınıflar aydınlık, öğretmenler güler yüzlü,sabırlı,dinleyen ve çocuklara saygı duyulan bir okul olsun, emi? Yaratıcı etkinlik olarak çocukların okulda neler yapabileceklerini sorun. Hazır yapılmış resimlerin içini boya ile dolduruyorlarsa, sakın çocuğunuzu o okula vermeyin, o okul yaratıcılığı yok etmiş demektir. Bahçesi olsun okulun ve yaz kış çıkabilsin çocuklar. Okul öncesi eğitimde grubun (sınıfın) içinde kocaman bir masa varsa öğretmen için, biraz düşünün. Zira olmaması gerek. Hele TV asla olmamalı…Dikkat edilmesi gereken bence bunlar.

Uzun sözün kısası, okul ister yarım gün olsun ister tam ÇOCUKLARINIZA GÜVENİN ….