Anaokulunda temizlik derken, binanın fiziksel olarak nasıl temizlendiğinden veya temizlenmesi gereğinden değil de çocuklarımıza bu alışkanlığı nasıl edindirdiğimizden söz etmek istiyorum.

Anaokulunda uygulanan eğitimin ayaklarından birisi “Ben de yaparım“ programıdır. Programın amacı çocukların kendilerine olan güvenlerini pekiştirmelerini sağlamaktır. Peki bunu yapmak kolay mı? Kolay, hem de çok kolay. Bütün iş onlara güvenebilmekte. Şu bu son cümleyi okuyan anne ve babaların içlerinden “canım insan çocuğuna hiç güvenmez mi” diye geçirdiklerini duyar gibiyim. Hepimiz çocuklarımıza güveniyoruz da uygulamada biraz farklı davranıyor olabiliriz. Etrafını özgürce keşfetmesine izin veriyor muyuz, yoksa sık sık ”aman düşersin”, “koşma yorulursun”, “elleme kırarsın”, “taşıma dökersin“ gibi cümleleri mi sıralıyoruz? Kendi işini görmesi için teşvik ediyor muyuz? Ayakkabısını giyerken, onu ayakkabısıyla bir süre de olsa yalnız bırakabiliyor muyuz?, düğmelerini iliklerken ona zaman tanıyor muyuz?, saçlarını taramasına izin veriyor muyuz?, ellerini yıkarken yardımcı olmadan izleyebiliyor muyuz?…”Tabii” mi dediniz. Demek ki sizler şu cümleleri hiç kullanmıyorsunuz; “Dur sen yapamazsın şimdi”, “Yanlış ilikledin, olmadı ki“, ”Ellerini yıkarken ıslanma”, ”Büyüyünce öğreneceksin.” Tabii ne zaman büyüyeceğine de büyükler karar verecek. Tek başına bir şeyler becermeleri için onlara fırsat verdiğimiz zaman neler yapabildiklerini görmek her zaman şaşırtıcı olur. Temizlik konusundaki bu girişi neden mi yaptım, bütün iş onlara güvenmekten geçiyor da ondan.

Anaokulunda yapılan işler günlük düzenin bir parçası olarak algılanır ve de hiçbir zaman grup lideri “bak şimdi ben sana ne öğreteceğim” cümlesini kurmaz. Çocuklar her yemek ve kahvaltıdan önce ve de sonra ellerini yıkamalıdırlar. Ancak bu zorunluluk olarak konmaz. Bunun neden gerekli olduğu masal, şarkı ve dramalarla aktarılır. Sabah kahvaltısından önce grup lideri “isterseniz ellerimizi yıkayalım önce” dedikten sonra o grupta kimse ellerini yıkamadan kahvaltıya oturmaz. Çünkü lavabolara hep birlikte gitmek de onlar için oyunun bir parçasıdır. Çok güvendikleri grup lideri de onlarla birlikte ellerini yıkamaktadır. Önlerindeki model de öyle yaptığına göre şöyle düşünürler; ”o da yapıyorsa bu iyi bi şey”. Öğle yemeklerinden sonra diş fırçalamak da inanılmaz bir sosyal olaydır. Keyif ve zevktir. Macunlar fırçalara sürülür ve yine grup lideri de onlarla birlikte lavabodadır. Sıra beklenirken kıkırdanır. Şakalar yapılır ve herkes aynalara bakıp, birbirlerini izleyerek dişlerini fırçalar. Zaten onlara diş ve diş sağlığı konusunda masallar anlatılmış ve hatta anaokuluna bir dişci gelerek dişlerine bakmıştır.

Tuvalet eğitimi de tıpkı yukarıda anlatmaya çalıştığımız el ve diş temizliği kadar yuvanın günlük yaşamında yapılması gerekenlerden biridir. Hiçbir konuda olmadığı gibi bu konuda da zorlamalar yoktur. Tuvaletten sonra temizliğin nasıl yapılması gerektiği yine grupta drama veya masallarla aktarılmıştır. Anaokulunda eğiticinin tavır ve davranışları da öğretmekte önemlidir. Her çocuğun bir potansiyeli olduğunun bilincinde olan grup lideri, kendisi iyi bir örnek olarak bu bastırılmış iç devinimi ortaya çıkarmaya çalışır. Çocuklarımıza yol gösterici olmak, onlara nasihatlar etmek değil, örnek olmaktır. Başlangıçta birlikte denemeyi önerdiğimiz işler zamanla alışkanlık olarak davranış kalıplarına döner.

Zorlamayarak, inatlaşmayarak, özgür bırakarak, güvenerek, birey olduklarının farkında olarak hayatı hem onlar hem de kendimiz için kolaylaştırabiliriz.

Kolay gelsin……